Dünya tarihinde eşine az rastlanmış bir dönemden geçmekteyiz. Ortalama yüzyılda bir küresel salgın yaşayan dünya, bu trendi bozmayarak bizleri yeni bir küresel salgın ile baş başa bıraktı. Elbette bu salgın döneminin muhtelif alanlarda hem şu an hem de gelecekte çok ciddi yansımaları olacak. Nitekim bu yansımalar “yavaş yavaş” baş göstermeye başladı.
Küresel ekonomi, salgın döneminde ciddi bir sınav verdi. Fakat verilen bu sınavda ya da yönetilmeye çalışılan bu süreçte çare olarak para basmak üzerinde bir karar kılındı. Hatta bu basılan paralar başta ABD olmak üzere birçok ülkede rekor seviyelere ulaştı. Tabi ki yine salgın döneminin kurtarılmayı bekleyenleri bireyler değil, kötü günler yokmuşçasına borçlanan ve işler iyi giderken devletin piyasada olmasını istemeyip, bu dönemde örneklerini gördüğümüz gibi işler tersine döndüğünde devlet gelsin bizi kurtarsın diyen şirketler oldu. Açıklanan yardım paketlerinin ciddi bir kısmı tüketim yerine yatırım araçlarında kullanılınca işler karıştı. Para arzı yönetilmesi gereken bir karar, miktarına dikkat edilmesi gereken bir karar eğer bunların dışında kalan bir para arzı varsa bu paranın değersizleşmesine yol açar. Paranın değersizleşmesi alım gücünü de düşürür dolayısıyla bu da enflasyonu getirir. En basit ve temel anlatım bu şekilde yapılabilir. Tabi ki bunlar çok basmakalıp cümleler, bahsettiğimiz şeyleri etkileyen çok fazla değişken sayılabilir ancak konu ve kapsam gereği bize yeterli olacaktır.
Yukarıda da belirttiğim üzere salgın döneminin etkileri ekonomi üzerinde de “yavaş yavaş” belli oluyor. Devamı gelecek, salgının getirilerinin neden olduğu birçok götürü de küresel olarak dünyayı etkileyecek. Elbette ortaya çıkan bu küresel enflasyon yalnızca salgın döneminde basılan paralarla oluşmuş değil, 90’lardan beri süregelen bir politikanın doldurduğu bardağa mevzubahis olay son damla oldu. Ancak bilirsiniz, ekonomide olan olmuştur ve eğer olan sizin müdahil olamayacağınız bir mesele ise onu konuşmanın ya da ona yakınmanın bir manası da yoktur. Bunlara da birçok örnek verilebilir, bu mecrada yazdığımız yazılarda da defalarca kez yaşadığımız üzere herhangi bir otoritenin ya da piyasadaki başrollerden birinin yaptığı hata sonucu yaşananlara yakınmaktansa bu yanlıştı ama şimdi neler olabiliri konuşmak daha faydalıdır.
Bu ilkeye göre de salgın dönemindeki reçetenin yanlış olduğunu belirtip şimdi biz ne yapacağız ya da şimdi ne olacak sorularını sormak lazım. Küresel enflasyon demek faiz beklentisi demek. Ki bizim bu beklentimiz 29 Mart 2021 tarihli “Kararın Arkasında Belki Erken Seçim Belki Kredi Odaklı Büyüme” başlıklı yazımızda “ABD halkının %80’i bir enflasyon beklentisi içerisinde. Bu da yakın dönemde Amerika’dan bir faiz kararının gelmesi demek. Kim bilir, belki de 2021 faiz artırım yılıdır.” cümlemiz ile mevcuttu. O zaman için tek bir cümle yeterliydi ancak şu aşamada üzerine kesinlikle konuşmak ve meseleyi etraflıca ele almak gerek. Çünkü her senaryoyu faiz artırımları üzerine kurmak doğru bir yaklaşım değil kanaatimce. Ve daha önce de muhakkak kalemimden dökülmüştür, bize ne elin faiz kararından yahut bize ne küresel enflasyondan gibi söylemler ne yazık ki bu sistemde herhangi bir karşılığı olmayan beyhude cümleler. Bu yüzden, tasarrufunu emtialarda, dövizde yahut kripto varlıklarda yatırım yaparak değerlendirenler; küresel enflasyonun sonucunda alınacak faiz kararları herkesten çok sizleri ilgilendiriyor. Takip etmeniz gereken açıklamalar, endeksler ve tahviller var, lütfen bunlara dikkat edin ve yatırımlarınızın riskini en azından yönetmeyi deneyin. Bu kararlar en çok sizi ilgilendiriyor çünkü Türkiye ekonomisinin ileri gelenleri henüz bir adım atmış değil bu da demek oluyor ki taraftar kalacaklar seyredip sonradan meseleye müdahil olacaklar. Haftalardır, her TCMB kararı sonrası muhakkak “küresel ve ulusal riskler” tamlamasını kullanıyorum. İşte o küresel riskler yavaş yavaş ciddileşmeye başladı. Elbette biz aşılamada çok yavaş ilerlediğimiz için henüz ABD-Çin yahut Avrupa’nın birtakım ülkeleri gibi büyük oranda bir normalleşme yaşayamıyoruz. Herhalde ondan olacak ki bu ülkelerin yaşadığı normalleşmeler ile emtialarda oluşacak talep yoğunluğu sebebiyle emtia fiyatlarının hızla arttığını ve bir miktar daha artacağını göremiyoruz. Çünkü tamamen turizme ve “turistin getireceklerine” odaklanmış durumdayız.
Yatırım yapanlar için “tavsiye içermeyen” yorumlarımı da sizlerle paylaşıp yazımıza son noktayı koyalım. Öncelikle bu faiz artırımı beklentisi biraz uzun bir süreç. Dolayısıyla bunu yazdık Haziran’da faiz artırımı gelecek diye bir durum söz konusu değil ancak piyasa beklentiyi fiyatlar. Bu fiyatlama da faiz ile olacağından sizlere durumu özetlemek istedim. Faiz artırımı hemen gelemez çünkü ekonomiler salgının etkilerini yeni yeni atıyor ve toparlanma sürecinde piyasadaki para arzını kısmak toparlanmaya çomak sokmak olacaktır. Dolayısıyla FED’in başı tabir-i caizse belada, FED’in başı beladaysa ulusal ekonomilerin ve piyasaların da başı belada demektir. Gram altın yatırımcıları için enflasyon beklentisinin fiyatlaması dolar desteğiyle birlikte yüzleri güldürdü. Enflasyon beklentisi sıcaklığını koruduğu müddet de muhtemelen güldürmeye devam edecek. Dolar/TL açısından faiz artırımı gelirse dolar eve dönecek diyenler var fakat zaten ülkede ABD’ye dönecek doların varlığı bile tartışmaya açık. Yalnız elbette dünyada doların güçlenmesi bizim ülkemizdeki kuru da olumsuz etkileyecektir. Dolar endeksini ve ABD 10 Yıllık’larını takip etmek bu süreçte olmazsa olmazdır. Emtia ve döviz yatırımcısı beklemede kalsın, piyasayı okumaya devam etsin ve risk oranını yönetsin. Yatırımın birinci kuralının da para kaybetmemek olduğu lütfen aklınızın bir köşesinde bulunsun. Benim en çok merak ettiğim mesele ise kripto piyasasının bu beklentiyi nasıl fiyatlayacağı. Çünkü yatırımcısı gerçekten çok farklı, piyasaya para sürmekten korkmayan bir kitle söz konusu fakat son dönemlerde yalnızca kâr almak için gelenler bu beklenti sebebiyle bir satış baskısı yaratabilir ve bu da beklentiyi fiyatlama yönündeki zaman dilimini uzatabilir. Uzun lafın kısası, yatırımcılar için önümüzdeki günler önem arz etmekte, takip edilmesi gereken çok fazla şey var dolayısıyla onlara kolaylıklar dileriz.
Unutmadan, olması gerektiği gibi enflasyonla karşılaşan ülkelerin merkez bankaları faiz artırımını uygulamasa bile konuşuyor, uygulamayan da enflasyonun yükselmesine müsaade ediyor. Çünkü olması gereken bu enflasyon bir sebep faiz ise bir sonuç. Faiz enflasyonu değil, enflasyon faizi getiriyor. En basit tanımla el gidiyor Mersin’e, biz ise bindik bir alamete…